19 Ocak 2012 Perşembe

Sinüzit Tedavisi

0 yorum


Sinus ve Sinüzit Tedavisi

Hazırlayan: Türk KBB ve Baş Boyun Cerrahisi Vakfı

SİNÜS - AĞRl, BASINÇ, AKINTI
Yardım edin sinüslerim beni öldürüyor! Bunu daha önce hiç söylediniz mi?. Eğer cevabınız hayır ise siz çok şanslısınız demektir. Çünkü her yıl milyonlarca lira sinüs problemleri için harcanmaktadır (Burunda dolgunluk, baş ağrısı ve burun akıntısı).
HERKESİN SİNÜSÜ VAR MIDIR?
Evet, yeni doğmuş bir bebeğin bile çok küçük olsa dahi sinüsleri vardır. Başlangıçta bezelye büyüklüğünde olan bu boşluklar burnun içinden yüz ve kafatası kemiklerinin içine doğru genişleyen boşluklardır. Çocukluk ve genç erişkinlik çağında büyümeye ve genişlemeye devam eder. Hava cepleridirler. Burnun iç yüzünü kaplayan zarın aynısı tarafından kaplanmaktadırlar ve bir kurşun kalem başı büyüklüğünde açıklarla burun boşluğuna bağlanırlar.
SİNÜSLER NE İŞE YARAR?
Sinüsler normal salgı (mukus) oluşturan burun, sisteminin bir parçasıdır. Normal olarak burun ve sinüsler günde yaklaşık olarak yarım litre mukus salgılar. Üretilen mukus burun örtüsü (mukoza) üzerinde hareket ederek toz parçacıklarını, bakterileri ve diğer havayla taşınan partikülleri süpürür ve yıkarlar. Daha sonra bu mukus geriye boğaza süzülür ve yutulur. İçindeki parçacıklar ve bakteriler mide asidi tarafından parçalanır. Birçok insan bunun farkında değildir çünkü normal bir vücut fonksiyonudur.
BURUN GERİSİNE AKINTl NE DEMEKTİR?
Burun içi; hava kirliliği tarafından, allerjiye neden olan maddeler tarafından, dumanla veya virüsler tarafından rahatsız edildiğinde normalden çok fazla mukus üretir. Bu burun zarlarındaki allerjik maddeyi yıkayıp uzaklaştırmak amacıyla bol miktarda üretilmiş, berrak su gibi bir salgıdır. Burun arkasına doğru su gibi bir salgı oluşur. Arkaya akıntının en önemli nedeni bu olaydır. Bir başka tipte ise mukus yapışkan ve kıvamlıdır. Bu, hava yollarının çok kuru olduğu ve zarların yeterince sıvı salgılıyamadığı durumlarda görülür. Bakteriler tarafından oluşturulan enfeksiyonlarda da yapışkan ve kıvamlı mukus gözlenir aynı zamanda cerahatten dolayı mukusun rengi sarı veya yeşil olabilir.
SİNÜS NEDİR?
"-it" eki tıpta enfeksiyon veya enflamasyonu ifade eder. Bu nedenle sinüzit, sinüslerin enfeksiyonu veya enflamasyonudur. Tipik bir akut sinüzit vakası soğuk algınlığı veya allerjik bir atak sonucunda fazla miktarda mukus salgılanması ile ortaya çıkar. Zarlar o kadar çok şişebilir ki sinüslerin küçük açıklıkları kapanır. Hava ve mukus burun ile sinüsler arasında rahat hareket edemezse mukus sinüsler içinde birikir ve basıncın artmasına neden olur. Hangi sinüsün etkilendiğine bağlı olarak yüzde veya alında üzerine basmakla oluşan, gözler arasında veya gerisinde, yanaklarda ve üst dişlerde ağrıya meydana gelir. Çıkışı kapalı ve mukus dolu bir sinüs bakterilerin üremesi için çok uygun bir ortamdır. Soğuk algınlığı normalden fazla sürerse ve sümüğün rengi yeşil-sarıya dönerse veya garip bir tat oluşursa muhtemel bakteriyel enfeksiyon gelişmiştir. Akut sinüzit olgularında yüzdeki ve alındaki ağrı çok kötü olabilir. Sinüs çıkışının uzun süre kapandığı durumlarda kronik sinüzit gelişir. Baş ağrısı az görülür ancak akıntı ve kötü koku devam eder. Enflamasyonun çok aşırı olması sonucunda polip adı verilen oluşumlar gelişir. Bazı sinüzit olguları üst dişteki enfeksiyonun sinüse geçmesi sonucunda oluşur.
SİNÜZİT TEHLİKELİ MİDİR?
Sinüzit olgularının büyük çoğunluğu tıbbi tedaviye cevap verir ve tehlikeli değildir. Bununla birlikte sinüs içindeki bir enfeksiyon hem göze hem de beyne çok yakındır. Enfeksiyonun göze veya beyine yayılması çok nadirdir. Enfeksiyonlu sinüslerden akan mukus akciğerler için sağlıklı değildir. Böylece sinüzit; bronşit, kronik öksürük veya astımı ya azdırır yada bunların ortaya çıkmasına neden olur.
SİNÜZİT BAŞ AĞRISI NEDİR?
Soğuk algınlığı sırasında veya burun örtüsü şiştiği ve burnun aktığı zamanda veya burun sümükle dolu olduğunda yüzde, yanaklarda, alında veya göz çevresinde ortaya çıkan baş ağrısı muhtemelen sinüzit ağrısıdır. Sinüs enfeksiyonu buna neden olur. Bir başka tür sinüs baş ağrısı ise uçak inmek üzere alçaldığı zaman ortaya çıkar. Bu özellikle soğuk algınlığınız veya aktif allerjiniz varsa belirgin olur (buna "Vakum Baş Ağrısı" denilir). Maalesef sinüs baş ağrısıyla karıştırılabilecek birçok başka neden vardır. Örnek olarak migren ve diğer damar kaynaklı baş ağrıları veya gerginlik baş ağrısı hem alın ve göz çevresinde ağrı oluşturması hem de burun akıntısına da neden olabilmelerinden dolayı sinüzit ile karıştırabilirler. Ancak bu tip baş ağrıları doktor müdahalesi olmadan kısa sürede gelip geçerler. Doktor müdahalesi olmadan uzun süren ve ancak antibiyotik tedavisiyle düzeltilebilen sinüzitten farklıdırlar. Bununla birlikte arada sırada gelen, bulantı ve kusmaya neden olan baş ağrısı daha ziyade migren baş ağrısıdır. Şiddetli, sık ve uzun süren baş ağrılarının tanısı için mutlaka doktora baş vurulmalıdır.
KİMLER SİNÜS PROBLEMİYLE KARŞILAŞIRLAR?
Gerçekte herkes sinüs enfeksiyonu geçirebilir ancak bazı gruplar daha hassastırlar.
  1. Allerjisi olanlar : Bir allerji atağı soğuk algınlığı gibi mukozanın şişmesine, sinüs kanallarının kapanmasına, mukus akımının engellenmesine ve bakteri enfeksiyonuna neden olur.
  2. İyi nefes almayı ve mukus akışını engelleyecek yapısal burun bozuklukları olanlar : Örnek olarak kırık bir burun veya septum deviasyonu (septum burun delikleri arasında burnu sağ ve sol olmak üzere ikiye bölen kıkırdak bir yapıdır. Bunun bir tarafa doğru eğilmesine deviasyon denir.)
  3. Sık sık enfeksiyona maruz kalanlar: Okul öğretmenleri ve sağlık personeli hassastır.
  4. Sigara içenler: Tütün dumanı, nikotin doğal direnç mekanizmasını bozarlar.
DOKTOR SİNÜSLERİM İÇİN NE YAPACAKTIR?
Doktorunuz size soluk alıp vermeniz, burun akıntınızın rengi ve kokusu ve hangi olayların (günün hangi saatinde veya hangi mevsiminde ) bu bulgulara neden olduğu ile ilgili sorular soracaktır. Baş ağrınızı tarif etmeye hazır olun; Ne zaman ve hangi sıklıkta olduğu, ne kadar sürdüğü, bulantı, kusma, görme bozukluğu, veya burun tıkanıklığı ile ilişkili olup olmadığı. Kulak Burun Boğaz uzmanı özellikle mukozanın görünüşüne ve salgının niteliğine dikkat ederek kulağınızı, burnunuzu, ağzınızı, dişlerinizi, ve boğazınızı muayene edecektir. Burnunuzdaki hassasiyeti inceleyecektir. Bazı durumlarda sinüslerinizin röntgen fılmi gerekli olabilir. Tedavi doktorunuzun koyduğu teşhis ile bağlantılı olacaktır. Enfeksiyonlar için antibiyotik tedavisi veya cerrahi müdahale bazen de her ikisi birden gerekebilir. Akut sinüzit çoğunlukla antibiyotik tedavisine yanıt verirken kronik için genellikle cerrahi müdahale gerekmektedir. Son yıllarda uygulanan Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESS) bu hastalıkların çözümünde uygulanan basit bir tekniktir. Sonuçlar oldukça başarılıdır. Eğer bulgular allerji, migren veya sinüzite benzeyen bir başka nedenden dolayı ise doktorunuz alternatif bir tedavi planı uygulayacaktır.
SİNÜSLERİM İÇİN BEN NE YAPABİLİRİM?
  • Allerjiniz varsa bunu kontrol edin. Soğuk algınlığı olduğunuz zaman buharla nemlendirici kullanın. Yatağınızın baş tarafı daha yükseltilmiş bir şekilde uyuyun. Dekonjestanlar kullanılabilir ancak içlerindeki kimyasal maddeler adrenalin gibi etki gösterebileceğinden yüksek tansiyonu olanlarda riskli olabilir. Aynı zamanda bunlar uykusuzluğa neden olan uyarıcıdırlar. Kullanmadan önce doktorunuza baş vurun.
  • Burnunuzu tahriş eden kirleticilerden, özellikle sigara dumanından uzak durun.
  • Dengeli beslenin, düzenli egzersiz yapın.
  • Enfeksiyonu olduğunu bildiğiniz insanlarla ilişkilerinizi sınırlamaya çalışın bu olmuyorsa bir takım önlemler alın (el yıkamak, ortak havlu ve önlük kullanmamak).
  • Birçok reçetesiz sinüs ilacı satılmaktadır ancak uygun bir tanı koyulmadan bunları kullanmak doğru değildir. En iyisi sizi muayene eden ve sizin şikayetlerinizi bilen doktorunuzun verdiği ilaçları kullanmaktır.

















(Alıntı)
Devamı...

Abdi İpekçi Kimdir?

0 yorum


Abdi İpekçi Kimdir?


Abdi İpekçi (9 Ağustos 1929, İstanbul - 1 Şubat 1979, İstanbul)

İköğrenimini gördükten sonra Galatasaray Lisesini bitirdi. Sonra bir müddet Hukuk Fakültesine devam etti. Yeni Sabah, Yeni İstanbul ve İstanbul Ekspres Gazetesi gibi çeşitli gazetelerde spor muhabiri, sayfa sekreteri ve yazı işleri müdürü olarak çalıştı. Ali Naci Karacan'ın çıkardığı Milliyet Gazetesinin yazı işleri müdürü (1954), bir süre sonra da genel yayın müdürü oldu.

1961 senesinden öldürüldüğü 1 Şubat 1979 tarihine kadar aynı gazetenin başyazarlığını da yürüten Abdi İpekçi, Türkiye Gazeteciler Sendikası, Türkiye Basın Enstitüsü Başkanlığı, İstanbul Gazeteciler Cemiyeti ve Uluslararası Basın Enstitüsünün ikinci başkanlığı, Basın Şeref Divanı genel sekreterliği gibi vazifelerde bulundu. Yazılarında Atatürkçülüğü, barışı, düşünce özgürlüğünü, ülkenin bağımsızlık ve bütünlüğünü savundu.

Suikast

1970'li yıllardaki anarşi ve terörün önlenmesi için iktidarla muhalefet liderleri arasında da yapıcı bir diyalog kurulmasından yana olan, devlet yönetiminde partizanlığın ve duygusallığın yerini akılcı, çağdaş, ılımlı bir uygulamanın almasını isteyen İpekçi, 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul Maçka'daki evinin yakınlarında arabasında iken Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü. Mehmet Ali Ağca'nın verdiği ifade de Abdi İpekçi'ye 5 - 6 el ateş ettiğini söylemiştir. Fakat olay yerinde 9 mermi ele geçirilmiştir. Bu da bir ikinci kişinin olduğunu göstermiştir. O da Oral Çelik'tir. Oral Çelik ve Mehmet Şener suikastı beraber planlamış Mehmet Ali Ağca da tetikçi olarak sonradan aralarına katılmıştır.

Mehmet Ali Ağca, İpekçi suikastinden idamla yargılanırken 1979 yılında ülkenin en iyi korunan askeri cezaevlerinden biri olan ‘Maltepe Askeri Cezaevi’nden kaçırıldı.

Abdullah Çatlı, Bedrettin Cömert suikastinden aranırken 1978 Ağustos’unda Sakarya’da yakalandı. 48 saat sonra serbest bırakıldı. Uğur Mumcu’nun İpekçi cinayetinin kilit ismi dediği Çatlı 1982 Şubat’ında bu kez ‘MHP’ davasıyla aranırken, Zürih’te Mehmet Şener ile birlikte sahte pasaportla yakalandı ve yine 48 saat sonra salıverildi.

Uğur Mumcu; ‘Şener iade edilirse İpekçi cinayeti aydınlatılır, yitirilen her saniye önemli.’ Diye yazdı. Ama değil saniye aylar geçti Şener yargılandı ve delil yetersizliğinden serbest bırakıldı.

Oral Çelik 1982 yılında İsviçre’de yakalandı. 10 gün sonra serbest bırakıldı. Türkiye’ye döndükten sonra Malatya’da süren bir cinayet davasında dosyada bir evrakın kaybolması üzerine tahliyesine karar verildi.

Ağca’nın, İpekçi cinayetinde tetik çektiğini söylediği Yalçın Özbey ise 1983 yılında Almanya’da işlettiği lokalde gözaltına alındı ve 2 ay sonra salıverildi.

Eserleri
Afrika (1955)
İhtilalin İç Yüzü (Ö. Sami Coşar'la, 1965)
Dünyanın Dört Bucağından (1971)
Devamı...

Karne Parası İsyanı

0 yorum



Öğrenciden karne parası isyanı


Antalya’daki Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nden birincilikle mezun olan 18 yaşındaki İlker Yusuf Alkız diploma almak için gittiği okulunda kendisinden “diploma parası” olarak 100 lira istenmesine tepki gösterdi.
Antalya’da 390 binin üzerinde öğrenci karne alıarken, mezunlar da diploma almak için okuluna giderken diploma karşılığı bağış istenmesine ise hem öğrenciler hem de veliler isyan etti. Okul yönetiminin diploma karşılığı 100 lira talep ettiğini iddia eden Antalya Atatürk Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’ni birincilikle bitiren bilgisayar bölümü mezunu İlker Yusuf Alkız bunun haksızlık olduğunu, ödül beklerken borçlu çıkartıldığını söyledi.
Okul yönetiminin diploma karşılıpı istediği 100 liralık bağışın, oğlunun birincisi olması nedeniyle 50 liraya indirildiğini söyleyen Mustafa Alkız, “Ben o parayı vermek istemiyorum. Başbakan Erdoğan 'okula para vermeyin' diyor. Okulu birincilikle bitirmiş bir çocuğu ödüllendirecekleri yerde para istiyorlar. Mesela para vermek değil. Bu parayı vermeyecek durumda olan çok veli var. Okulun yardıma ihtiyacı varsa Milli Eğitim Bakanlığı’ndan yardım istesin” diyerek tepki gösterdi.
Okul müdürü Metin Kınacı’dan plaket alan, kepez belediyesi’nce bisikletle ödüllendirilen oğlunun diploması için okula 50 lira bağış yaptığını dile getiren Mustafa Alkız, yetkililerin bu soruna çözüm bulmasını istedi.
İl Eğitim Müdürü Osman Nuri Gülay ise diploma karşılığı bağış istendiği yönündeki iddiayla ilgili şunları söyledi: “Öyle bir ihbar duymadım. Okullarımızda diploma parası diye bir para alınması söz konusu değil. Sadece okul aile birliklerine veliler her türlü bağışta bulunabilirler. Diploma parası diye bir para yok. Hiçbir okulumuzdan da böyle bir para istendiğine şahit olmadım. Bana da böyle bir ihbar gelmedi. Veliler bize yazılı müracaatta bulunurlarsa bir müfettiş görevlendirip inceletiriz. Bize gelen herhangi bir müracaat yok. Bize yazılı başvuruda bulunsun veliler. Bize rahatlıkla gelebilirler. Kapılarımızın sonuna kadar açıktır."


(SoL Haber Portalı)
Devamı...

Klima ayrımı

0 yorum



Paran varsa klimalı sınıftasın!


Adana'da Enver Kurttepeli Anadolu Lisesi'nde, 400 lira kayıt parası veren velilerin öğrencilerine klimalı sınıflarda eğitim verileceği, parayı vermeyenlerin ise klimasız sınıflarda eğitim göreceği iddia edildi.
Habertürk'ten Refika Karabacak'ın haberi şöyle:
Enver Kurttepeli Anadolu Lisesi yönetimi, kayıt yaptıracak öğrencilerden “Okulun geleceği için bu parayı alıyoruz” diyerek 400 lira talep ediyor. Para da nakit alınıyor. Nisan ayından itibaren hava sıcaklığının yükseldiği, eğitimdöneminin sonuna doğru ortalama sıcaklık değerlerininmayısta 28, haziranda ise 30’un üzerine çıktığı Adana’da, okul yönetimi bu durumu avantaja çevirmiş bulunuyor. Başvuran velilere, nisan ayının ortalarından itibaren klimaların çalıştırıldığı, klimalı sınıflardaki öğrencilerin daha başarılı olduğu, sıcakların dikkat dağıttığı anlatılıyor. 3 idareci, 69 öğretmen, 2 yardımcı personel ve rehber öğretmen ile güvenlik personelinin görev yaptığı okulda 28 derslik, spor salonu, kütüphane, toplantı salonu bulunuyor. Okulda 1300 öğrenci eğitimgörüyor.
‘Gelin yardımcı oluruz’
Bir veli gibi okul idaresini arayan HABERTÜRKmuhabiri, okul yönetiminden şu yanıtı aldı: “Kayıt için 400 lira talep ediyoruz. Buraya gelin daha şeffaf oluruz. Okulumuzun geleceği için bazı ihtiyaçlarımız var. Herkesten ama herkesten talep ediyoruz. Okulumuz eski bina, bazı şeylerin yapılması lazım. Sizin de bunu anlayışla karşılamanız lazım. Siz gelin yardımcı oluruz, 250-200 bir şeyler yaparız.”
2 Paket fotokopi kağıdı 
Seviye Belirleme Sınavı’nda (SBS) başarılı olup Enver Kurttepe Anadolu Lisesi’ne asıl kayıt hakkı kazanan öğrenciler, okula kayıt olmak için 2 paket fotokopi kâğıdı da alıyor. Vesikalık fotoğraf ve ilköğretimdiplomasının yanı sıra istenen 2 paket fotokopi kâğıdı veliler tarafından şaşkınlıkla karşılanıyor.
Bakanlığa 300 şikayet geldi
Milli Eğitim Bakanlığı, geçen hafta yayınladığı genelge ile velilerden kayıt parası alınmaması yönünde bir kez daha talimat verdi. Bakanlık kayıt ücretinin alındığının tespiti halinde okul idarecileri hakkında inceleme başlatılacağını duyurdu. Milli Eğitim Bakanlığı, kayıt parası ile ilgili şikâyetlerle anında ilgilenip okul müdürlüklerine uyarıda bulunuyor ve gerekli incelemeyi başlatıyor. Bakanlık bugüne kadar 300’ü aşkın şikâyeti değerlendirdi.
İhbar hattı: 444 83 83
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, velilerden kayıt parası isteyen okul yönetimlerini, 444 83 83 No’lu telefona ihbar etmelerini istedi. Dinçer şunları söyledi: “Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde özel bir ekip kurduk. Kayıt parası alındığı iddiasına konu olan okulları tek tek tarıyoruz. Yapılan ihbarı anında değerlendirip, o okulda denetim yapıyoruz. Eğer zorla kayıt parası alan bir okul tespit edersek, okul müdürleri hakkında inceleme başlatacağız. Vatandaşlar, 444 83 83 numaralı telefona bu konudaki şikâyetlerini bildirebilirler.”


(SoL Haber Portalı)
Devamı...

Cebinizdeki Tehlike

0 yorum


Cep Telefonlarının Sağlığa Etkileri 

Hazırlayan: Yüksel Atakan
Radyasyon Fizikçisi - Almanya
Dünyada bugün 1 milyar, Türkiye'de ise 22 milyon kadar cep telefonu kullanıcısı olduğu sanılıyor. Küçük çocukları ve iyice ileri yaştakileri saymazsak, Türkiye’de her iki kişiden biri cep telefonu kullanmakta. Özellikle Türkiye'de birçok kişinin yollarda, bekleme salonlarında ve parklarda' elleri kulaklarında' dolaştığını görmekteyiz.
Gitgide daha çok kullanılan cep telefonlarının sağlığa etkileri nedir? Bilim teknik bu konuda ne diyor? Bu yazımızda 'bilim tekniğin bugün ulaştığı düzeydeki gerçekçi değerlendirmeleri, konuya yabancı olanların kolayca izleyebilmeleri için, oldukça basit bir dilde aktarmaya çalışacağız
Cep telefonlarının sağlığa etkilerinin daha iyi anlaşılabilmesi için, her şeyden önce, Cep Telefon Sistemlerinin nasıl çalıştıklarını kısaca açıklamak yararlı olabilir.
Cep telefon sistemleri nasıl çalışıyor?
Sayıları gitgide artan cep telefonlarına, elektromanyetik dalga yayan, bir çeşit taşınabilir 'radyo verici ve alıcısı' gözüyle bakılabilir. Cep telefonları hiçbir zaman, birbirleriyle doğrudan iletişim-kuramazlar, hatta yan yana dursalar bile. Bunların arasındaki iletişim, genellikle yüksek yerlere (ev çatılarına, direklere vb.) yerleştirilmiş ve adına 'Baz İstasyonları denen, sistemler aracılığıyla yapılıyor. Cep telefonu kullanan kişilerin.. sayısı çoğaldıkça zorunlu olarak baz istasyonları sayısı da çoğalmaktadır. Bir kenti ve hatta bir ülkeyi kapsayan baz istasyonları, bal peteğine benzetilebilecek birçok hücrenin merkezlerine yerleştirilmiş, alıcı ve verici antenli sistemlerden oluşmaktadır.
Böyle bir sisteme 'Hücresel İletişim Sistemi' deniyor. Baz istasyonu konuşmayı, sabit bir kablo üzerinden ya da yönlendirilmiş elektromanyetik dalga demeti halinde (yönlü radyolinklerle) Mobil Anahtarlama Merkezlerine ulaştırır ve konuşma, oradan ,'Cep Telefon Sistem Sunucusunun' Ana Bilgisayarına iletilir. Bu bilgisayar, tüm cep telefonlarını nerede olduklarını bildiğinden konuşmayı, alıcı cep telefonun bulunduğu en uygun baz istasyonuna yollar ve oradan da alcının cep telefonuna ulaşır ve karşılıklı konuşmalar aynı yoldan gidip gelir. Konuşma ücretleri de bu bilgisayarda hesaplan Ana Bilgisayarın her bir cep telefonunun yerini belirleyebilmesi için, her cep telefonunun belirli aralıklarla sinyal vermesi gereklidir. Cep telefonu çok sık yer değiştirmediğinde, telefon daha uzun zaman aralıklarında, örneğin her Yarım saatte bir, bir saniyeden daha az süren kısa sinyaller verir, Sık yer değiştirmelerde ise 'yer bildirme sinyalleri' sıklaşır.
Elektromanyetik dalgalar nasıl ve ne ölçüde etkiler?
Merkezinde küçücük bir cep telefonu olan büyücek bir küre tasarlarsak, bu kürenin soğan kabukları gibi iç içe Sarılmış küresel yüzeylerinin, demet şeklinde yayın yapılan yöndeki her noktasına, bu antenin yaydığı elektromanyetik dalgalar ulaşır ve bunlar bu bölgede bir 'elektromanyetik alan' oluşturur. Küre merkezinden ya da antenden uzaklaştıkça alan şiddetinin ve böylelikle elektromanyetik dalgaların etkisinin azalacağı açıktır.
Baz istasyonları, elektromanyetik dalgaları, genellikle yönlendirilmiş demet şeklinde yaydıklarından, örneğin yerleştirildiği çatının altındaki apartman dairesinden çok, demetin yayıldığı yönde (baz istasyonunun kapsayacağı yollara ve uzaktaki yapılara doğru) etkili olabilirler ama, dalgaların şiddeti, kabaca, aradaki uzaklığın karesiyle ters orantılı olarak büyük ölçüde azaldığından, bunların oralardaki insanlara etkileri, çok kez, cep telefonlarının insana etkilerinden daha azdır.
Öte yandan, baz istasyonlarının, bal peteği benzeri sık hücrelere sistemiyle kurulmuş olması sonucu, hem baz istasyonlarının ve hem de cep telefonlarının alçak güçte çalışmaları sağlanarak iletişim kurulur. Böylelikle bunların çevrede oluşturdukları elektromanyetik alanlar ve bunların insana etkisi de düşük düzeyde olur. Buna karşılık daha az sayıdaki baz istasyonlarıyla iletişim kurulmuş olsaydı, iletişimi sağlayabilmek için, hem baz istasyonun ve hem de cep telefonunun gücünü çoğaltmak gerekçesinden, elektromanyetik alanın şiddeti ve insana etkisi de daha çok olacaktı. Kulağımıza dayadığımız cep telefonunun yarattığı ya da baz istasyonundan kaynaklanan elektromanyetik alanın böylelikle içine gir.en vücudumuzdaki dokulara, elektromanyetik dalgalar çarptığında, bunların bir miktarı, elektromanyetik alanın şiddetine ve dokunun özelliklerine bağlı olarak, hücrelerdeki bazı moleküllere enerjilerini aktararak bunları az yada çok etkilerler.
Örneğin hücrelerdeki bir su molekülü, elektromanyetik alanın etkisiyle bir pusula gibi, saniyede trilyonlarca kez, alan doğrultusuna yönelir. Molekül, bu yönelme hareketi için gereken enerjiyi elektromanyetik alandan alır ve bu hareket enerjisi, sürtünmeyle, yani molekülün yönelme işlevi sırasında, ortamın bu harekete karşı gösterdiği dirençle ısıya dönüşerek canlı dokunun sıcaklığı, az da olsa, bir miktar artar, İşte bu, cep telefonlarının ve baz istasyonlarının yaydığı elektromanyetik dalgaların, canlıları etkileme yollarının en önemlisi olan “ısıl etkisidir”. Isıl etkiler dışında, 'ısıl olmayan etkiler' de vardır ve bunlarla ilgili bazı bulgular ileri sürülmekle birlikte, son 20-30 yıldır yapılmakta olan yoğun bilimsel çalışmalar bu etkilerin kapsamını bilimsel güvenilirlikle henüz ortaya koyamamıştır.
Sınır değerler
Uluslararası Bilimsel Kurulca saptanan 'sınır değerler', yukarda ayrıntılarıyla açıkladığımız, ısıl etkilere dayanmaktadır. Sınır değerlerin belirlenmesinde ise izlenen yol şu oldu:70 kg ağırlığındaki birinin vücudunda, 'hareketsiz durumda' yaklaşık olarak 80 Watt .'a eşdeğer güçte bir enerji alışverişi olur (80 Watt' lık bir elektrik ampulünün yanarken alıp, tükettiği enerji kadar). Buradan, vücudun kilogramı başına güç yoğunluğu olarak kabaca 80/70= 1,2 Watt bulunur. Yolda yürüdüğümüzde ya da bisiklete bindiğimizde ise vücudumuzun enerji kullanımı artar ve güç yoğunluğu vücudumuzun kilogramı başına 3 ile 5 Watt'a ulaşır. Bu düzeylerdeki bir güç yoğunluğu, eğer dışardan, elektromanyetik dalgalar yoluyla vücutta oluşursa bunun vücuttaki organ ve dokuların normal işlevleri yoluyla giderilebileceği ve vücutta herhangi bir hasar oluşmayacağı düşünülmüş ve ilk sınır değerin , belirlenmesi böylece ortaya çıkmıştır.
Son 30 yıldır özellikle hayvanlar üzerinde yapılan deneyler ve çok çeşitli bilimsel çalışmalar;' herhangi bir nedenle, tüm vücut ve dokulardaki dereceyi (IOC) aşan sıcaklık artımı sonucu, vücutta bazı bozuklukların (hasarların) ortaya çıktığını göstermektedir, Öte yandan vücutta 30 dakika boyunca 1 derecelik sıcaklık artımına yol açan ve cep telefonu sistemlerinin elektromanyetik dalgalarından kaynaklanan güç yoğunluğu ise kilogram başına 4 Watt kadar olup, bu değer, 'temel sınır değer' olarak kabul edilmiştir, Koruma payı göz önüne alınarak, bu değerin onda biri olan 0,4 Watt/kg, ilgili mesleklerde çalışanlar için Sınır değer olarak öngörülmüş ve bunun da beşte biri olan 0,08 Watt/kg halktan her bir kişi için Sınır değer olarak Uluslararası Bilimsel Kurulca belirlenmiştir. Bu sınır değerlerden, başka sınır değerler de türetilmiştir.
Özetlersek, sınır değerlerin cep telefon sistemleri için anlamı şudur: Cep telefonlarının ve baz istasyonlarının yapımı, kullanımı ve işletilmesi öyle olmalıdır ki, bunlardan yayılan elektromanyetik dalgalar y0luyla insan vücudundaki sıcaklık artımı, 30 dakika süresince, ortalama dereceyi (1 dereceyi) aşmasın. Sınır değerlerin aşılmaması, sistemi kurup işleten şirketlerce, ve denetimi de ilgili Devlet Kurumlarınca yapılmaktadır.
Elektromanyetik dalgaların 'Isıl olmayan' etkileri konusunda yapılmakta olan birçok bilimsel çalışma, bugün bile aradan 30 yıl geçmesine rağmen, düşük alan şiddetlerindeki elektromagnetik dalgaların etkilerini kesinlikle ortaya koyacak bulgu ya da kanıtlardan daha çok uzaktır. Zaman zaman yapılan bazı 'sözde bilimsel' yayınlarda, kanser olasılığının artımından, uyku bozukluklarına, baş ağrısından, insanların iktidarsızlığına kadar bir dizi olumsuz etkilerden Söz edilmektedir.
Cep telefon sistemlerinde kullanılan elektromanyetik dalgalar, insan vücudu hücrelerindeki moleküllerin birbirleriyle bağlantısını kopartacak,ve ayrıca, hücre çekirdeğindeki DNS gibi molekülleri bozacak güçte olmadıklarından, kansere neden olabilecek etkiyi gösteremezler. Ancak, dejenere edilmiş, yapay olarak gen teknolojisiyle bozunmuş hücrelerin elektromanyetik alanların etkisiyle daha da bozunup çoğalması olanak dışı değildir.
Gen teknolojisiyle değişikliğe uğratılmış ve elektromanyetik alanlar dışında bile, vücutlarındaki bağışıklık sistemlerinde tümörlerin oluşma olasılığı artmış fareler üzerinde elektromanyetik dalgalarla yapılan bir çalışma Almanya’da cep telefonlarıyla ilgili epey kaygıya neden olmuştur. Bu çalışmada kullanılan 200 farenin yarısı, 18 ay boyunca, günde 2 kez ve yarımşar saat, 900 Mhz frekanslı elektromanyetik dalga alanında tutulmuş (digital tele iletişim ağında) ve bu süre sonunda ışınlanan farelerde, ışınlanmayanlara göre iki kattan daha çok tümör oluştuğu görülmüştür. 'Bu şimdi bir kanıt mıdır ?' diye sorulduğunda, Almanya Radyasyondan Korunma Kurumundan (BfS) Prof. J. Bernhardt Hiçbir şekilde kanıt olamaz!' diye yanıtlıyor ve ekliyor:
Ama sonuçlar ilginç ve daha uzun süre izlenmesi gerekir. Çalışmayı yapan bilim adamları da, aldıkları sonuçların çok büyütülmemesi gerektiğini, çünkü araştırmada, genleri değiştirilmiş fareler kullandıklarını ve ayrıca hayvanlar üzerinde yapılan çalışmaların insanlara hemen tıpatıp aktarılamayacağını belirtiyorlar. BfS, bu araştırmanın sonuçlarının, bu konuda daha ayrıntılı temel bilimsel çalışmalara gereksinim olduğunu gösterdiğini ve bugünkü sınır değerlerinin değiştirilmesine gerek olmadığını açıklamıştır. 'Paniğe gerek yok (Ama telefonda kısa konuşmanın da bir zararı olmaz deniyor. lsıl olmayan etkiler sonucu ileri sürülen yukarıdaki öbür savların dünyadaki bağımsız bilimsel kurumlarca 'bilimsel olarak sınandığıyla' ilgili açıklamalar ve yayınlar yoktur.
lsıl olmayan etkilerle ilgili olarak, bilimsel güvenilirliği sınanmış tek bulgu, elektromanyetik dalgaların, vücuda yerleştirilmiş, sağlıkla ilgili bazı yardımcı aletleri bozabileceğidir. Örneğin cep telefonları, vücutlarında 'kalp pili' bulunan kişilerde kalbe 25 cm'den daha yakın taşınmamalıdır. Buna karşılık baz istasyonlarının çevresindeki bölgede yaşayan kişilerdeki kalp pillerine, baz istasyonlarının herhangi bir etki yaptığı saptanmamıştır. Hastane ve uçaklardaki duyarlı bazı aletler de cep telefonlarından olumsuz etkilenebildiklerinden, bunların buralarda kullanılması sakıncalı olabilir ve bu nedenlerle buralarda genellikle yasaklanmışlardır. Öte yandan, özellikle baz istasyonlarıyla ilgili 'psikolojik etkiler' de halk arasında görülmektedir. Örneğin Almanya'da, oturduğu evin yakınındaki bir çatıya yerleştirilen bir baz istasyonu nedeniyle geceleri uyuyamadığından ve baş ağrısından yakınan bir kişinin başvurusu yetkililerce yerinde incelendiğinde, yeni kurulan baz istasyonunun henüz baz istasyonları devresine alınmadığı, işletilmesine başlanılmadığı ortaya çıkmıştır.
Sonuçlar ve öneriler
Bilim, bilindiği gibi, gözlem, karşılaştırma ve bunların bilimsel yol ve yöntemlerle değerlendirilip sınanmasına dayanır. Önceki bölümde belirttiğimiz 70 kg ağ1rlığındaki 'hareketsiz bir kişinin' vücudundaki enerji alışverişinden kaynaklanan toplam 80 Watt'lık güç, bu kişinin bisikletle dolaşması durumunda 70kg x 5 Watt/kg = 350 Watt'a çıkarken, bu kişinin 'sınır değerin korunduğu bir elektromanyetik alanda' hareketsiz durumda bulunması halinde vücudundaki toplam güç alışverişi 70kg x 0,08 Watt/kg = 5.6 Watt artım gösterecektir. Vücudun doku ve organları, bisiklete binmekle ilgili 350 Watt'lık bir güç artımını olağan işlevleriyle giderip, vücut sıcaklığını bir süre soma yine dengelerken, 5,6 Watt'lık güç artımını da, nasıl olsa dengeleyebileceği düşünülebilir. Ancak elektromanyetik alanda hangi süre kalındığı ve ayrıca başka aletlerden kaynaklanan elektromanyetik alanların katkısının da bulunabileceği gözönüne alındığında, oluşacak toplam güç artımının vücut sıcaklığını 1 derece 'nin üstüne çıkarmaması gerekir. Bu nedenlerle, sınır değer olarak belirlenen 0,08 Watt/kg 'lık güç yoğunluğu, halktan bir kişi için uygun ve koruyucu bir değer olarak görülmelidir.
Bugün cep telefonlarının, 'kişiye erişilebilirlik' özelliği, bunları gerek iş ve gerekse özel yaşamımızın bir parçası haline getirmiştir. Acil durumlarda cep telefonlarıyla sağlanan iletişimle insanların kurtarılabildiğini biliyoruz. Ayrıca dünyada cep telefon sistemleri ve bunların işletilmesiyle ilgili iş alanlarında milyonlarca insan çalışmakta yeni ürünler üretilmekte ve böylelikle yeni iş alanları yaratılmaktadır. Cep telefonlarından ve baz istasyonlarından yayınlanan elektromanyetik dalgaların, sınır değerler korunduğu sürece, insan sağlığına herhangi olumsuz bir etkisi olabileceği saptanamamasına rağmen, çok düşük dozlarla ilgili araştırmaların sürdüğü ve bu düzeyde ortaya çıkabileceğinden kuşku duyulan bazı bozuklukların, kapsamlı ve uzun süreli araştırmalara gereksinimi olduğu göz önüne alınarak, tüm başka 'yeni teknoloji ürünlerinde olduğu gibi, cep telefonlarını da 'dozu kaçırmadan' kullanmak doğru olacaktır.
Koruyucu önlemler
Bilim ve tekniğin bugün eriştiği ve yukarda kabaca açıklanan bulgular ışığında ileriye dönük koruyucu önlemler olarak, özetle şunları önerebiliriz:
 
1. Cep telefonlarının gereksiz yere kullanılmaması ve konuşmalarının kısa kesilmesi (Ulaşılabilir olmak, yerini bildirmek, kısacası mesaj vermek için kullanılması; uzun iş görüşmeleri ya da söyleşilerin, Olduğunca, ev ve işyerlerindeki sabit telefonlardan yapılması)
2. Cep telefonunun konuşurken kulağa yapıştırılmaması (birkaç cm uzakta tutulması) ve ara sıra telefonun öbür kulağa aktarılması
3. Çocukların bir yaşam boyu cep telefonlarıyla yaşayacakları düşünülerek, küçük yaşlarda çocuklara cep telefonu alınması yerine, gerektiğinde yerini belirleyebilmek için kendilerine ödünç cep telefonu verilmesi (İngiltere'deki ilgili Bilimsel Kurum, çocukların cep telefonu kullanmamasını önermektedir)
4. Ailelerin ve özel1ilde okulların, cep telefonlarından yayılan elektromanyetik dalgalar konusunda ve bunların etkileriyle ilgili olarak çocukları bilgilendirmeleri ve telefonu açmadan önce, uzun konuşmamaları için, ne söyleyeceklerini önceden düşünüp, biraz hazırlık yapmaları hem ileriye dönük 'koruyucu sağlık' ve hem de "ailenin telefon giderlerinin azalması" açısından yararlı olacağı açıktır.
5. Baz istasyonları, ilgili yönetmeliklere göre planlanıp, sınır değerler korunacak şekilde kurulmalı ve ölçümler belirli aralıklarla yapılıp bu değerlerin korunduğu kanıtlanmalıdır.











(Alıntı) 
Devamı...
 
Copyright 2011 @ BİLGİN İNSAN!